Yeni Makalem-"Eziyet Altındaki Hayvanlara Özgürlük


Yeni Makalem-"Eziyet Altındaki Hayvanlara Özgürlük

EZİYET ALTINDAKİ HAYVANLARA ÖZGÜRLÜK !                                                                                                                                              


Sirklerde hayvanlara, (insanları eğlendirmek adına) uygulanan zulüm,

bugünlerde dünya ölçeğinde ilgi çeken bir gelişmeyle tekrar gündeme geldi.

31 Temmuz günü Dünya basınında yer alan haber, özetle şöyleydi:
“Bolivya, dünyada bir ilke imza atarak sirk gösterilerinde hayvanların kullanılmasını yasakladı. Daha önce çok az sayıda ülke, yabanıl hayvanların sirklerde çalıştırılmasını yasaklamıştı; ancak Bolivya’nın çıkardığı yasa, evcil hayvanların kullanımına da yasak getiriyor.”

Bu haber, bütün dünyadaki yaşam savunucusu çevrelerde büyük heyecan ve sevinç

 yarattı.
Aslında 15 Ekim 1978'de Paris UNESCO Evi'nde ilan edilen Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde, "Hayvanlardan, insanların eğlencesi olsun diye yararlanılamaz,

 hayvanların seyrettirilmesi ve hayvanlardan yararlanılan gösteriler hayvan onuruna aykırıdır..." şeklinde bir hüküm zaten vardır.
Fakat aradan 31 yıl gibi uzun bir zaman geçtiği halde dünyanın büyük bir bölümünde hayvanlar hala şu veya bu şekilde eziyet altında.

Sirklerde, insanları eğlendirmek adına hayvanlara uygulanan zulme, tarihsel arka

planıyla bakmakta yarar var.
M.S. 1.yy’ ın sonlarında yaşamış olan Romalı şair Juvénal, “Panem et circenses (Ekmek

 ve sirk oyunları) Roma plebini sakin tutan etmenlerdir” der. (1) O günün Roma’sında egemenler, halkın başkaldırısını engellemek için bedava ekmek dağıtmışlar; sirklerde

 çılgın gösterilerle pleb’i sakinleştirmeye çalışmışlardır. Juvenal, halkın bunlara

kanmasından yakınmaktadır.

“2000 yıl öncesi Roma'da, tahrik edilerek köşeye sıkıştırılan vahşi hayvanı gladyatörlerin sahada yenerek öldürmesi ya da kendisinin öldürülmesi gibi, şimdikinden çok daha fazla şiddet içeren türlü sirk oyunlarının yarattığı inanılmaz heyecanın kitleleri tatmin ettiği, stratejik açıdan kullandıkları bir gerçekti. Bu amaçla devletin tepesindekiler büyük paralar harcayarak Latince 'circus' denilen, çok katlı tribünlerle çevrili yapı tasarımını geliştirdiler.” (2)

Bu dönemde (İ.S.1.yy) Roma İmparatorluğu’nun ekonomik düzenine baktığımızda ise gördüğümüz manzara şudur:

Köleci düzen, M.Ö. 2. yüzyılla M.S. 2. yüzyıllar arasındaki dönemde, en yüksek gelişme aşamasına (Roma’da) ulaşmıştır. Çok ucuzlamış olan köle emeği, üretimin temeli haline gelmiştir. Sömürünün artması zulüm ve zorbalığı da beraberinde getirmiş; kölelerle köle sahipleri arasındaki karşıtlık toplumun temel çelişkisi haline gelmiştir. Köleler,

 kamçılanarak çalıştırılmışlar; her fırsatta zalimce cezalandırılmışlardır.

“Kaçmaları halinde daha rahat yakalanabilmeleri için, kölelere damga vuruldu. Bunlardan birçoğu, sürekli olarak, üzerinde sahiplerinin adının kazılı olduğu demir tasmalar taşımak zorundaydı.” (3)

Bu ortamda gelişen (İ. Ö. 74-71’de) Spartaküs öncülüğündeki köleler isyanı, tarih boyunca tüm haklı başkaldırıların sembolü olacaktır.

İstanbul Sultanahmet meydanındaki Dikilitaş (Mısır'da M.Ö.1550'de firavun Tutmosis

adına yapılan hiyeroglifli obelisk), M.S. 390 yılında Roma imparatoru I. Theodosius tarafından Mısır'dan getirilerek şimdiki yerine dikilmiştir. Üzerinde, (bilindiği kadarıyla) İstanbul'da işlenmiş en eski tarihli kabartmalar olan Dikilitaş’ın kaidesinin dört yüzünde, imparatorluk locasındaki Theodosius ve ailesi, Loca önünde danseden kızlar, orkestra, antik hipodromda yapılan at yarışları, ayrıntılı bir şekilde tasvir edilmiştir.

“Kabartmalardan birinde İmparator, sirk oyunlarını 'kathisma' denilen locasında seyretmeye gelmiş, ayakta duruyor, elindeki altın çıkınını etrafa saçarak 'largesse'(4) yapmaya hazırlanıyor.” (5)

Sirklerin, ekonomik sömürünün, zulmün artmasıyla paralel olarak ortaya çıkmış olması düşündürücüdür. İsyan etmesi kuvvetle muhtemel olan halkın, sirk oyunlarını ve arenalarda gladyatörlerin vahşi hayvanlarla dövüşmelerini izlemesi sağlanmış; böylelikle (bunları izleyip yatışan (!) halkın) başkaldırısı çoğu zaman önlenmiştir.

Aradan 2000 yıl geçmiş olmasına karşın ne yazık ki hala sirklerde hayvanlar, insanları eğlendirmek(!) için kullanılmakta;  gezici sirklerin vagonlarında (masrafları azaltmak için)

son derece olumsuz koşullarda tutulmaktadırlar.

İnsanlık, bu utançtan bir an önce kurtulmalı; sirklerdeki hayvanların tedavi edilmeleri ve özgür bırakılmaları sağlanmalıdır. Unutulmasın ki, onların ne sendikaları ne de avukatları

var. Üstelik konuşamıyorlar. Çaresizce bize bakıyor; olup biteni anlamaya çalışıyorlar.

Günümüzde salt para kazanmak için gösterilerde kullanılan; meta olarak görülen; sirklerde ya da sirkler dışında; nerede olursa olsun, eğitmek adına çoğu zaman büyük acılar çektirilen; doğalarına uygun olmayan davranışlara zorlanan; bu süreçte ruh ve beden sağlıkları bozulan hayvanları savunmak, eziyet edilen bir bebekle ilgilenmekten, ona yardımcı olmaktan farksızdır.

                                                                                                               Alime Mitap


DİPNOTLAR

(1) Pleb: Eski roma’da ayrıcalıklı patriciler dışında kalan ve oldukça kalabalık bir kesimi oluşturan; zaman zaman verdikleri mücadeleyle bazı haklar elde edebilen yurttaşlara verilen ad.
(2) Rezan Peya Gökçen(Arkeolog)- (Allianoi iletişim grubu yazışmaları.)
(3) (http://www.kibristasosyalistgercek.net/P_Ekonomi_i/B_ii.htm)
(4) Largesse: ihsan, bağış, cömertlik.
(5) R.P. Gökçen (Arkeolog)